22 Mart 2016 Salı

Topkapı Sarayı'nda Bir Gün

İki kıtayı birleştiren, imparatorlukların yazgısını değiştiren, ozanlara ilham veren, insanı kendine aşık eden şehir, bütün zamanların en gözde şehri, İstanbul! Nice hükümdar görmüş bu şehir.
 Her asayı eline alan, kendini ebedi kılmak istemiş iki kıtanın kadim çehresinde ve mimari şaheserlerle donatmışlar İstanbul'u. 
Anlat anlat bitmez bir şehr-i İstanbul'dur burası...
İşte ben bu yazıda bu mülkün sultanlarının inşa ettiği paha biçilemez saraylarla şehrin geçmişine dokunuyorum. 



İstanbul'un saraylarını dip köşe gezmekle görevliyim. Her seferinde ilk defa görür gibi heyecana sürükleyen bir atmosfere karışmak üzere bu sarayların en görmüş geçirmişi olan Topkapı'yla serüvenime başlıyorum. Yaklaşık dört yüz yıl boyunca Osmanlı padişahlarının ikametgahı olan saray, zamanımızda Sarayburnu olarak anılan yarımada üzerinde yükseliyor. Bölge Roma döneminde tapınaklarla süslü bir alan, yani şehrin Akropolis'i. Dolayısıyla Bizans döneminde de saygınlığını korumayı başarmış kutsal bir yer. Türklerin şehri almasıyla Akropolis'in yapısı tümden değişime uğruyor. Fatih Sultan Mehmet 1455'te Edirne'den gelip, Tauri Forumu yakınlarında inşa ettirdiği Eski Saray'da yaşamaya başlıyor. Bu tarihten sonra da Yeni Saray'ın inşaatına girişiliyor. Fatih Sultan Mehmet'in ön görüsüyle saray deniz surları ve Ayasofya arasında konumlandırılıyor. 
İmar faaliyetleri yüzyıllar boyunca devam ediyor. Sürekli artan saray nüfusunu himaye edecek alan yaratmak için her hükümdar zamanında yeni bina ya da binalar ekleniyor. Böylece saray, şehir içinde bir şehre dönüşüyor. Her dönemde yapım çalışmalarının sürmesi saray kompleksini oluşturan her yapının ayrı bir çağın mimari ekolünü yansıtmasına da zemin hazırlıyor.

 Bütün sultanların şair olmasına şaşmamak lazım. 
Şayet bir fani bu manzaranın hakimiyse şairlik kaçınılmaz gibi geliyor bana. 

Babüssade (Saadet Kapısı)
Topkapı Sarayı'nın II. avlusundan III. avlusuna geçişi sağlayan bu kapı hükümdarın özel hayatının geçtiği alana açılması açısından önemlidir. 

Mermer Havuz 
 Geride İftariye Kameriyesi ve sarayın en yaşanılası bölümü Bağdat Köşkü. 

Topkapı Sarayı'nın içindeki her köşk, her kule, her mücevher ayrı bir hikayenin kahramanı. Sanki saatler hala yüzyıllar öncesinin zamanını gösteriyor. Geçmişin gölgelerini, muhteşem manzaralara kibirle bakarken hayal edebiliyorsunuz. Kurşun kubbelerde hala o isyanların, aşkların, gücün ve iktidarın sesini duyabiliyorsunuz. Görkemli kapılardan geçerken bir tören alayının ritmini hissedebiliyorsunuz. Çağlar arasında gezinmek için bir kılıcın, bir kaftanın, bir elmasın ışıltısına kendinizi bırakıvermeniz yeterli oluyor.   
Yine de sarayın en merak edilen bölümü asırlar boyunca gizemini korumuş olan Harem. "Kutsal ve sevgili" anlamına gelen "harem" sözcüğü dünyaya hükmeden sultanın özel hayatının mahremiyetini yansıtır. İyi eğitilmiş, yüzlerce güzel kadının yaşadığı, sırlarla dolu bir yaşam alanı Harem. Vakti zamanında tutkular, aşklar, acılar ve sınırsız rekabetle tutuşan bu mekan, günümüzde gezginler için düşsel bir evren gibi algılanmaya devam ediyor. 

Harem / Şadırvanlı Sofa
Harem'in giriş bölümü. 1665'te Harem'de çıkan büyük yangın sonrasında yenilenen haliyle çağımıza ulaşan sofa 17. yüzyıl Kütahya üretimi çinilerle süslenmiştir.

Kara Ağalar  Taşlığı / Harem Cümle Kapısı
Kara Ağalar Harem yaşantısının gizemli karakterleri olarak karşımıza çıkar. Yüzyıllar boyunca sarayın bu en mahrem bölümünde hizmet eden Kara Ağalar çoğunlukla zenciler ve Araplar arasından seçiliyordu. Erken yaşlarda hadım edilen Kara Ağalar'a genellikle çiçek isimleri veriliyordu. 

Hünkar Sofası / Padişahın tahtı
16. yüzyılın sonunda inşa edilen Hünkar Sofası sultanın kabul salonudur. 
Harem halkının eğlenceleri, düğünleri ve kutlamaları burada yapılırdı.

Hünkar Sofası
Sütunla ayrılmış bölüm valide sultan ve harem kadınlarının oturduğu kısım.  

Valide Sultan Dairesi'nin duvar ve tavan süslemeleri.

Gözdeler Dairesi ve Taşlığı
Harem de artan nüfusu barındırabilmek için sürekli ek yapılarla genişletilmiştir. Günümüzde 300 oda, 2 cami, 9 hamam ve sayısız yaşam alanı olduğu göz önüne alınırsa büyüklüğü anlaşılabilir.
Çifte Kasırlar / Veliaht Dairesi 
17. yüzyılda inşa edilen yapı iki odalıdır.
Duvarlar yapının hem dışında hem de yapıldığı çağın ruhuna uygun olarak İznik çinileriyle kaplanmıştır. 

Topkapı Sarayı'nı gezginler için cazip kılan bir diğer alan Kutsal Emanetler Dairesi. Has Oda'da yer alan Kutsal Emanetler Dairesi'inde 16. yüzyıldan 19. yüzyılın ikinci yarısına kadar Osmanlı sultanlarına sunulan dini hediyeler sergileniyor. Kutsal Emanetler Dairesi özellikle peygamberlere ait kişisel eşya ve hatıralarla öne çıkıyor
 Hz. Muhammed'in hırkası, sakalı, mektupları, Hz. Musa'nın asası, Hz. Davut'un kılıcı burada bulunan kutsal kalıntıların yalnızca birkaçı. 

Sarayın II. Avlusu 
Divan-ı Humayun'un üzerinde yükselen Adalet Kulesi.
Sarayın II. Avlusu daha çok resmi olayların yaşandığı bir alan. 
Tahta çıkma merasimleri, elçi kabulleri, bayramlaşma, yeniçerilerin maaşlarının ödenmesi gibi önemli anlar hep bu avluda gerçekleşmiştir. 

Divan-ı Hümayun (Kubbealtı)
Adalet Kulesi'nin altında bulunan Divan-ı Hümayun yüzyıllar boyunca Osmanlı İmparatorluğu'nun kaderinin çizildiği yer olarak oldukça küçük bir birim. Divan'ın ilk yapılışı Fatih zamanına kadar uzansa da günümüze ulaşan mimari yapı Kanuni çağının bir ürünü. Çeşitli zamanlarda tadilat ve süslemelerle genişletilmiş olmasına karşın en önemli değişiklikler III. Selim'in hüküm sürdüğü sırada yapılmıştır.

Divan'da padişahın toplantıyı izlediği kafesli pencere.
Bu pencere aynı zamanda sultanın halkının çıkarlarını korumaya çalıştığının bir göstergesi olarak simgesel anlamlar taşır: Sultan yetkilerini devlet adamlarına devredebilir ama halkın adaletini her zaman gözetir.
Topkapı Sarayı Konstantinopolis'in İstanbul'a dönüşmesine tanıklık etmiş bir yapı. İçinde dolaşırken Boğaz'dan yükselen vapur düdükleri, gökyüzünü kaplayan İstanbullu bulutlar, surlara tüneyen beyaz martılar size eşlik ediyor. Ayrı bir dünyada olduğunuzu fazlasıyla hissediyorsunuz. Saray, İstanbul'un öyle ayrılmaz bir parçası ki sanki hep oradaymış gibi bir etki yaratıyor. Mimari olarak olağanüstü bulmayabilirsiniz, koleksiyon da ilginizi çekmeyebilir; yine de İstanbul'u Topkapı Sarayı olmadan düşünemezsiniz...İşte böyle bir yer Topkapı Sarayı. 
1924 yılından bu yana müze olarak gezginleri ağırlayan saray, Türkiye'nin en çok ziyaret edilen müzelerinin başında geliyor. Yüzlerce yıl Osmanlı İmparatorluğu'nun kalbi olan bu yapılar içinde dolaşmak, tarihin bir parçası olmak için her yıl milyonlarca insan Topkapı Sarayı'nın yollarına düşüyor. 

 
İstanbul'un saraylarını Borajet Magazine için yazdım. 
Fotoğrafta Topkapı Sarayı sayfası görülüyor.
Çırağan, Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayları'nı önümüzdeki günlerde blog'uma da ekleyeceğim.

Veda Busesi 
 Topkapı Sarayı'nı günlerce köşe bucak anlatsam yine de bitiremem. Bir kapıdan geçerken bile kafamda sayfalar dolusu anı, kişi, olay birikiyor. En iyisi yüzyıllar boyunca dünya siyasetine yön vermiş bir imparatorluğun izini kendiniz sürün! Bu yazı küçük bir başlangıç olsun...

Gerekli Bilgiler: Topkapı Sarayı Salı günleri ziyarete kapalı.
Ramanzan süresince aşırı kalabalık oluyor. Müzekart'la müzeyi gezebilirsiniz ancak, Harem bölümü için Müzekart sahibi olsanız bile ayrı bilet almanız gerekiyor. Aya İrini Topkapı Sarayı kompleksi içinde ve yeniden ziyarete açıldı. Ama Aya İrini de ekstra bilete tabi. 





9 yorum:

  1. Allah Allah o ne güzel bir dokunuştu, giriş olaydı, çok beğendim Aslı Bora!
    Buram buram tarih kokuyor… Fotolar süper! Hiç bu kadar sakin, boş görmemiştim Topkapı Sarayı’nı… Her odası ayrı güzel, ayrı mana… Nostalji oldu bize de teşekkürler!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aman bunlar ne güzel sözler sevgili Kore Fenomeni:) Çok teşekkür ederim:) Boş değildi aslında:) Birkaç kez gidip uzun saatler boş kalma anını kolladım:)

      Sil
    2. söyletene bakıcaksın Aslı Bora :)) iyi gerçekten de ;) Ne iyi yapmışsın azmin sonucu işte ortada ;)

      Sil
  2. o kadar güzel bir gezi yazısı olmuşki zevkle baktım ve okudum emeğine sağlık

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zevkle okumuşsanız çok mutlu oldum:) Çok teşekkürler:)

      Sil
  3. Ben gece gittim ama bu kadar ayrıntıyı bilerek dolaşmamıştım. Elinize saglik

    YanıtlaSil
  4. Çok güzel bir yazı olmuş, blogunuzu takibe aldım bana da beklerim sevgiler
    Tasarım Evinden

    YanıtlaSil
  5. Yine nefis bir yazı, yine güzelliklerle dolu İstanbul, Harem hep bir gizemdi benim için, elinize sağlık çok güzel olmuş her zamanki gibi, veda buseniz ve siz hep güzelsiniz:)

    YanıtlaSil